Koma Hastasının Bilinci

 EN

Koma Movie

Koma hastalarının, kitaplarda ve filmlerde genellikle uzun süre bilinçleri kapalı halde yatan hastalar olarak betimlendiğini görürsünüz. Ki bilimsel olarak gayet doğru bir betimleme. Ancak bazı eserler ise komayı farklı bir boyuta taşırlar ve komanın sadece uyumaktan ibaret olmadığını iddia ederler. Boyut değiştirmek, paralel evrenlere geçmek, ruhun özgürce gerçek dünyada dolaşması gibi farklı şekillerde koma haline fantastik bir açıdan bakarlar. Peki, gerçekte komada neler oluyor? Beynin ne kadarı uyuyor? Hasta çevresinde olan biteni duyabiliyor mu? Koma hastasının bilinci yönlendirilebilir mi? Ve eğer koma hastalarının bilincini bu şekilde kontrol etmek mümkün olursa bu yöntem hastaların uyandırılmasında kullanılabilir mi?

Koma nedir?

Öncelikle koma nedir ne durumlarda oluşur onlara kısaca bir değinelim. Koma, kelime olarak Yunanca ‘derin uyku’ anlamına gelmektedir. Ne kadar uyku kelimesinden türemiş olsa da aslında koma ile uyku birbirinden çok farklı iki durumdur. Bildiğiniz üzere komadaki bir insan çevresindeki hiçbir etkiye tepki vermez ve bilinçsizlik durumu uzun sürelidir. Koma, çeşitli travmalar ve hastalıklar sonucu oluşabildiği gibi tedavi amaçlı doktorlar tarafından suni olarak da başlatılabilir. Suni komanın uygulanmasının sebebi ise beynin ihtiyaç duyacağı enerji miktarını azaltarak iyileşme sürecine yardımcı olmaktır.

Komanın çeşitli birçok sebebi olabilir. Diyabet hastalarında uzun süreli kan şekeri düşmesi ya da çıkması durumu, kalp krizi, felç ya da boğulma gibi durumlar sırasında beyine yeterince oksijenin ulaşamaması, ensefalit veya menenjit gibi beyinde oluşan şiddetli iltihaplar, ilaç doz aşımları ve karbon monoksite maruz kalmak komaya sebep olabilen durumlardan bazılarıdır. Aynı zamanda kazalar, spor yaralanmaları ve kafaya alınan şiddetli darbelerde komayla sonuçlanabilir.

Tedavisinde ise öncelikle solunum ve dolaşım gibi hastanın hayati değerleri kontrol altına alınır. Test sonuçları gelmeden önce doktor hastaya diyabetik şokta veya beyin enfeksiyonu olması ihtimaline karşı glikoz veya antibiyotik verebilir. Test sonuçlarına göre tedavi, komanın altında yatan sebebe göre belirlenir.

Koma, bazen tamamen tedavi edilip hasta normal fonksiyonlarını geri kazanabilirken bazen ciddi beyin hasarı bırakabildiği gibi hasta bir daha uyanmaya da bilir.  Kalıcı olarak bitkisel hayata geçme ya da beyin ölümü gibi sonuçlarla karşılaşılabilir.

Komadaki bir hastanın beyni seslere tepki verebilir mi?

Koma hastalarının bilincinin kapalı olduğu biliniyor ancak bu ne kadar doğru? Bazı hasta yakınları, bu dönemlerde hastayı yalnız bırakmayıp süreç boyunca hastanın onları duyup duymadığını bilmeden iletişim kurmaya çalışırlar. Kimilerine göre bu konuşmalar, sevgi ve desteklerini hastaya hissettirmekte ve iyileşme sürecine katkı sağlamaktadır. Peki, eğer öyleyse, bu durum koma hastalarının bilincinin sandığımız kadar kapalı olmadığını göstermez mi? 

Yapılan bir araştırmada komadaki hastaların seslere verdiklere tepkilere göre komadan uyanıp uyanamayacağının öngörülüp görülemeyeceği araştırılıyor. Hastalara dinletilen seslere hastanın beyninin verdiği tepki Elektroensefalografi (EEG) adı verilen bir sistemle ölçülüyor.

Araştırmanın sonuçları, sadece seslere tepki veren ve farklı frekansları ayırt etmeye başlayan hastaların, ilerleyen zamanda komadan uyanabilenler olduğunu gösteriyor. Buradan çıkan sonuçlardan biri komadaki hastaların seslere tepki verdiğidir. Diğer sonuç ise hastaların beyinlerinin verdikleri tepkilere göre komadan uyanma ihtimalleri olup olmadığının öngörülebileceğidir.

Koma hastalarını uyandırmak için yeni bir tedavi keşfedildi

Hastalar suni komalardan doktor kontrolünde uyanabiliyorlar ya da koma sebebi tedavi edilen hastalarda bir süre sonra uyanabiliyor. Peki, uzun süre komadan uyanamayan hastalar için herhangi bir çalışma var mı? Elbette ki var. Bunlardan birisi Transkraniyal Doğru Akım Uyarımı terapisi.

Yapılan araştırmalara göre minimal bilinçli hastalar, 20 dakikalık Transkraniyal Doğru Akım Uyarımı (Transcranial Direct Current Stimulation) terapisi içeren beş günlük sürece önemli ölçüde cevap verdi. En az üç aylık komada olan hastalar komutlara tepki verebiliyor, nesneleri hatırlayabiliyor, hatta bazı vakalarda iletişim bile kurabiliyorlardı.

Tedavi düşük seviyede elektrik verilerek nöronların uyarılmasıyla çalışıyor ve Brain Injury dergisinde yayımlanan son çalışmada tedavi hastanın yüksek bilişsel fonksiyonların ve bilincin yer aldığı ve diğer önemli bölgelerle bağlantılı prefrontal korteksine uygulandığından bahsediliyor.

Prefrontal korteksten diğer bölgelere geçen elektriksel aktivite dalgaları bilincin bir göstergesi ve araştırmada bu dışarı çıkan elektriksel tepkilerin uyarılması başarıyla sonuçlandı ve bu bulgular günün birinde araştırmacıların komadaki hastaları kalıcı olarak ya da geçici olarak uyandırabilmelerine yardımcı olabilir.

Koma sonrası

Komadan uyanan hastanın kendine gelmesi için de belli bir süre gerekir. Özellikle uzun süre komada kalmış bir hastanın bir süre fizyoterapi alarak yürümeyi yeniden öğrenmesi gerekebilir.

Bazı hastalarda beyinde oluşan hasar sonucu kalıcı bilişsel ya da fiziksel problemler olabilmektedir. Fizyoterapinin yanında psikolojik desteğe de ihtiyaç duyabilirler. Tabi koma sonrası tamamen düzelen ve hiç sorun yaşamayan hastalarda olabilir.

Tüm bunlar komanın sebebi, boyutu, kişinin genel sağlık durumu ve komada geçen süreye göre değişiklik gösterir.


İlginç hikâyeler

Doktorları bile şaşırtan bir koma vakasından bahsedelim. Avustralyalı bir adam, Ben McMahon, geçirdiği bir kaza sonucu girdiği komadan uyandığında ana dili olan İngilizceyi konuşamazken akıcı bir şekilde Çince konuşmaya başlamış. Ben’in daha önce okulda Çince öğrenmeye çalıştığı ancak hiçbir zaman akıcı konuşamadığı biliniyor. Konuşma ve dil terapisti Dr Yvonne Wren, bu durumun sebebini kaza sırasında Ben’in ana dilini öğrendiği beyin bölgesi hasar görürken ikinci dilin öğrenildiği bölgenin hasar görmemiş olması olabileceği şeklinde açıklıyor. Ana dile erişimin engellenmiş olması ikinci dile erişimini hızlandırmış olmasının mümkün olduğunu söylüyor.

Bir diğer benzer olay Sandra Ralic isimli bir gencinde başına gelmiş. Ana dili Hırvatça iken 24 saatlik bir komadan uyandıktan sonra Hırvatça konuşamaz olmuş. Bunun yerine akıcı bir şekilde Almanca konuşabilir olmuş. Bir önceki vakaya benzer şekilde Sandra, Almanca öğrenmeye henüz başlamış ve akıcı değildi.

Bu iki vakadan bahsetmemin sebebi komanın dil öğrenmeye katkısı değil elbette. Bu iki örnekte de belli ki hastalar ikinci dile bir şekilde maruz kalmışlar. Beyne kaydedilmiş olan bu ikinci dil bilgileri, aktif kullanımı engelleyen ana dil kavramı ortadan kalktığı anda ön plana çıkmış gibi görünüyor. Beynin bu özelliğiyle sadece dil merkezlerinin hasar görmesi durumunda değil, gözleri görmeyen birinin işitme duyusunun daha gelişmiş olması gibi başka durumlarda, tam olarak aynı şekilde olmasa da, benzer bir şekliyle karşılaşabiliyoruz.

Peki, beynin işlev eksikliğini faklı bir yolla tamamlaması neden önemli?

Bu özelliği kullanarak ya da tetikleyerek neler yapabileceğimizi bir düşünün. Daha gelişmiş duyular, dil öğreniminin ivmelendirilmesi hatta bekli de sadece dizi ya da film izleyerek maruz kalınmış bir dilin bir gecede ana dil seviyesine kadar çıkabilmesi… Ve belki bir yapay zekâ kadar hızlı işlem yapabilme ve öğrenme kabiliyeti kazanabilme gibi alanlarda kullanılabileceğini düşünüyorum. Sizin hayal gücünüze kalmış.

Tüm bunların koma ile olan alakasına gelecek olursak… Komada beyin bir nevi işlev kaybı yaşıyor bildiğiniz üzere. Peki, beyin, dış dünya ile bağlantı kuramadığında bu eksikliği kapatmak için ne yapıyordur? Beynimiz, dinlenmek için yattığımız gece uykularında bile boş durmuyor ve rüya görmemizi sağlıyorken, daha uzun süreli ve daha derin bir uyku olan koma halinde neler yapıyordur sizce?

Araştırmalar koma sırasında beynin herhangi bir rüya döngüsü yaşamadığını gösteriyor ancak bazı hastalar komadan uyandıktan sonra gördükleri rüyalardan bahsedebiliyor. Yani kesin olarak beynin koma esnasında neler yaptığını kestirmek mümkün değil gibi görünüyor. Şu an için minimal düzeyde etkinlik gösterdiğini biliyoruz. Sizi bilmem ama benim için işin fantastik kısmı burada başlıyor.


Daha önce hiç denk geldiniz mi bilmiyorum ancak bazı filmlerde komadaki insanların ruhlarının bir hayalet vari insanların arasında dolaştığı konusu işlenmekte. Yanlış anlaşılmasın komadaki insanların ruhalarının aramızda dolaştığını iddia etmiyorum tabi baştan söyleyeyim. Ancak daha önceki yazılarımı okuduysanız beni bilirsiniz bu tarz konuları gerçekmiş gibi tartışmayı severim. Mesela şimdi derin bir uykudaki insanın ruhunun nasıl gerçek dünyada özgürce dolaşabileceğine kafa yoracağım.

Nasıl mı? Astral seyahat ile…

Normal bir uyku döngüsünde dahi insanlar rüya âlemini bir ileri boyuta taşıyabileceklerinden bahsediyorlar. Lüsid rüya ve astral seyahatte bu yollara gösterilen iki önemli örnek. Bu iki kavramı daha önce hiç duymadıysanız kısaca açıklayayım. Lüsid rüya, rüya sırasında kişinin bilinçli olmasına ve rüyasını kontrol edebilmesine denir. Astral seyahat ise lüsid rüyanın bir ileri boyutu olarak ruhun vücuttan ayrıldığı ve uzak mesafelere yolculuk edebildiği bir tekniktir. Lüsid rüyanın aksine astral seyahatte rüyayı kontrol edemezsiniz çünkü burada gerçek alanlara yolculuk söz konusudur. Yani daha gerçekçi ve beklenmedik olaylarla karşılaşılabilen bir deneyimdir.

Komadaki bir hastanın beyninin dış dünya ile iletişim kopukluğu olduğu için bu açığı iç dünyasına dönerek kapatmaya çalışacağını var sayarsak... Kişinin astral seyahat ile bedeninden ayrılıp gerçek dünyada dolaşması çok da imkansız olamaz gibi geliyor teoride. Sizce?

Fantazyadan bilim kurguya geçiş yapalım. OtherLife filmini izlemiş miydiniz? İzlemediyseniz dikkat her an spoiler gelebilir şu aşamadan sonra. Bu filmden daha önce “Biyoyazılımla yeni anılar” adlı yazımda bahsetmiştim. Bioyazılım ile yeni deneyimlerin kazanılması yeterince ilgi çekici bir konuydu tabi ancak bu teknolojinin üretilme amacı da bir o kadar ilginçti bana kalırsa. O da başkarakterimizin komadaki kardeşini uyandırmak için bahsi geçen teknolojiyi kullanmak istemesiydi. Burada bahsetmek istediğim biyoyazılmdan ziyade bu yazılımın koma halinde insana gördürebileceği ya da yaşatabileceği deneyimler. Komadaki hastanın gördüğü (tabi eğer görüyorsa) rüyaları değiştirmek ve yönlendirmek mümkün olsaydı bu hastaları daha kısa zamanda uyandırabilir miydik?

Belki her koma hali için değil ama bazı durumlarda, özellikle sebebi anlaşılamayan durumlardan kullanılabileceğine inanıyorum. Örneğin, komaya sebep olan hastalığı tedavi edilmiş ve komadan uyanması beklenilen bir hastayı düşünelim. Travmatik bir sebeple beyni uyanmaktan alı koyan bir durum olup olmadığını bilemeyiz. Bu gibi bir durumda neden kişiyi psikolojik travmasından kurtarabilecek şekilde travma yaşadığı anıyı değiştirerek bir çeşit rüya görmesini sağlamaya çalışmayalım ki? Yine bunu gerçekleştirebilmek için lüsid rüya benzeri bir etkinliği tetiklememiz gerekiyor ki kişi ona sunduğumuz çeşitli senaryoları bilinçli olarak yönlendirebilsin.


Daha önce bahsettiğim Transkraniyal Doğru Akım Uyarımı terapisinde olduğu gibi beyine akımlar göndererek ya da Neuralink gibi bir teknoloji ile beyni bilgisayara bağlayarak istediğimiz rüya senaryosunu hastaya gösterebildiğimizi hayal edin. Kulağa o kadar da uzak bir ihtimal gibi gelmiyor sanki. Ne dersiniz?

Lafı toparlayacak olursak, koma uykudan çok farklı olmasına ve rüya döngülerinin yaşanmadığı söylenen bir hal olmasına rağmen rüya gören hastaların var olduğunu görmezden gelemeyiz. Bu durum da bana göre, rüyaları kullanarak farklı tedavi yöntemlerinin geliştirilebileceği konusunda umut vaat ediyor. Tüm bunların dışında ne kadar kulağa fantazya olarak gelse de koma hastalarının zihnin ya da ruhunun (siz nasıl imgelemek isterseniz artık) gerçek dünyadan o kadar da kopuk olamayacağını düşünüyorum. Sonuçta rüyaları kontrol etmenin bu denli farklı boyutları ve teknikleri varken ve beynimizde boş kalmayı pek sevmeyen bir organken neden bu ihtimali göz ardı edelim ki?

Sizin bu konudaki yorumunuz ne? Tamamen bilimsel olarak yaklaşıp değinmediğim araştırmalardan da bahsedebilirsiniz, kendi teorilerinizi de dile getirebilirsiniz. Fikirlerinizi almaktan mutluluk duyarım.

 

Kaynakça

Hastalar Neden Uyutulur?

Yorumlar

Yorum Gönder