Kişisel Macera Alanımız, Rüyalar

Rüyalar pek çoğumuz için önemlidir. Uçarız, hiç gitmediğimiz yerlerde dolaşırız, görmek istediğimiz kişilerle karşılaşırız… Bazen de içinde bulunduğumuz veya gelecekte başımıza gelebilecek olaylarla ilgili mesajlar alırız. Yani, birçok insan böyle olduğuna inanmakta... Hatta bu fikir o kadar yaygın ki rüya yorumcularından tutunda rüya tabiri kitaplarına kadar pek çok kişi ve kaynak bulabilirsiniz.

Rüyalarla ilgili tek ilginç nokta mesajcı olmaları değil. Normalde kontrol dışı gelişen rüya dünyasını şekillendirebilmekten tutun beden uyurken zihni uyanık tutup rüya gibi bir evrende seyahat etmeye kadar enteresan teoriler de var. Gelin beraber kendinden fantastik bu dünyayı daha yakından inceleyelim.

Rüyaya geçmeden önce en baştan başlayıp rüyaların görüldüğü zaman aralığından bahsedelim kısaca. Uyku…

Uyku döngüsü beş evreden oluşur. Birinci yani iç geçmesi durumunun yaşandığı evrede beyin alfa dalgaları yayar. Hipnogojik halüsinasyon olarak adlandırılan aşırı canlılık hali, düşme hissi gibi durumlar da bu evrede yaşanıyor. Daha sonra teta dalgalarına geçiyoruz.

İkinci evrede beynimiz ‘Uyku İğcikleri’ adı verilen hızlı ve ritmik beyin dalgaları üretmeye başlıyor. Vücut sıcaklığımız ve kalp atım hızımız düşüyor. Üçüncü evrede artık hafif uykudan derin uykuya geçiş yapmaya başlıyoruz. ‘Delta Evresi’ olarak da adlandırılan dördüncü evrede 30 dakikalık bir derin uyku sürecine giriyoruz. Uyurgezerlik bu evrenin sonunda gerçekleşen durumlardan biridir.

Ve REM (Rapid eye movement) evresi… Beşinci evre… İşte şimdi rüya görmeye başlıyoruz. Daha erken evrelerde de bazı imgeler görülse de asıl rüya evresi REM evresidir. Hızlı göz hareketleri, solunum hızında ve beyin aktivitesindeki artış bu evreye ait özelliklerdir. ‘Paradoksal uyku’ olarak da bilinir çünkü beyin aktivitesindeki artışın aksine bu evrede kaslar daha gevşemiş ya da felç halindedir. Kaslardaki felç hali rüya görürken kendimize zarar vermememiz açısından önemli bir öz korumadır bu arada.

Rüyaların görüldüğü evreye geldiğimize göre ‘nedir bu rüya kavramı?’ sorusuyla yavaştan konuya girelim.

Rüya, uyku sırasında oluşan düşünceler, imgeler veya duygular serisidir şeklinde tanımlanır. Görülen bu imgeler o kadar gerçekçidir ki çoğu zaman insan rüyada olduğunu bile anlamaz.

Birkaç farklı rüya çeşidi vardır. Haberci rüyalar, bilinçaltı rüyaları, lucid rüyalar, kâbuslar… Farklı kaynaklarda bu gruplamalar değişiklik gösterebilir tabi.

Haberci rüyalar, gelecekten haber veren ya da rüya sahibini uyaran türde rüyalardır.

Bilinçaltı rüyaları, kişinin günlük yaşamından izler taşıyan bilinçaltında birikmiş korkular, bastırılmış istekler ve düşüncelerin bilinçli zihin uykudayken açığa çıkmalarıyla oluşan rüyalardır.

Lucid rüya, rüya sırasında bilinçli olduğumuz durumlara verilen isimdir. Kişi rüyasını kontrol edebilir ve istediği yerlere seyahat edebilir.

Kâbus ise hoş olmayan, kişiye korku, üzüntü ve endişe veren rüyalara denir. Bu tip rüyalar eğer çok sık tekrarlanırsa kişinin tıbbi bir tedavi alması bile gerekebilir.

Rüyalar, uykuda olduğumuzu anlayamayacağımız kadar gerçekçi olsa da uyandığımızda çoğu zaman aslında nasılda mantıktan uzaktır değil mi? Bunun sebebi, uyku sırasında rüyaları tetikleyen bölgenin duygusal merkezler olmasıdır.

Peki, beyin dinlenme sırasında neden böyle görüntüler oluşturup kendince maceralara atılıyor ki? Henüz rüyaların amacı anlaşılabilmiş değil belki ama yine de bazı teoriler ortaya atılmakta. Şimdi bu teorilere bakalım.

Fikirlerden biri rüyaların terapist olabileceği yönünde. Günlük hayatın sorunlarıyla yüzleşmeniz için beyniniz size böyle bir hizmet sunuyor olabilir. Bilinçli halinizin yapamadığını yapabilesiniz diye…

Ya da bir nevi eğitim alanıdır rüyalar… Rüya gördüğümüz sırada beynin en aktif alanlarından birisi amigdaladır. Ve amigdala da beynin hayatta kalma iç güdümüzle ilgili bölümüdür. Yani rüya sırasında karşılaşılan durumlarda savaş ya da kaç seçeneklerini nasıl değerlendireceğimizle ilgili uygulamalı bir eğitim almakta olabiliriz.  

Bir diğer teori ise rüyaların ilham için var olduklarını söyler. Pek çok sanatçıdan, gördükleri rüyalar sonucu ustalık eserlerini ortaya çıkardıkları hikâyesini duyabilirsiniz. Çünkü uyanıkken yaratıcılığımızı baskılayan mantık süzgecimiz rüya görürken bilinçli zihnimizle beraber tatlı bir uyku çekmekte.

Bir diğer görüş rüyaların hatırlama sürecimizdeki en büyük yardımcımız olduğunu söylemekte. Araştırmacıların, hatta bazı doktorların ve pek çok kişisel gelişimcinin bile söylediği ‘uyumadan önce çalışın’ söylemini hatırlarsınız. Nedeni yapılan araştırmaların yeni bir bilgi öğrendikten sonra uyumanın o bilgiyi hatırlamayı kolaylaştırdığını göstermesidir. Tabi bu bağlantı henüz netlik kazanmış değil. Yine de uyku sürecinin yeni bilgi öğrenme sürecine yardımcı olduğu su götürmez bir gerçek.

Evet, her gece bir şekilde rüya görüyoruz ve eğer görülen rüyaları hatırlayanlardansanız genellikle rüyaların her gece farklı içeriklere sahip olduğunun farkındasınızdır. Tabi eğer psikolojik bir sağlık sorunuz yoksa, kâbuslarla boğuşmuyorsanız ya da belli takıntılarınız yoksa...
Peki, rüyalar neylerden esinleniyor? Neye göre değişiyor?

Rüyalarımızı etkileyen birkaç faktör var. Az öncede söylediğim gibi sağlık sorunları ya da beslenme düzeni ve hatta günlük aktivitelerimiz rüyalarımıza iz bırakabiliyor. Nasıl mı?

Bir iki gece uykusuz kaldıktan sonra derin bir uyku uyuma imkânı bulduğunuzda normalden daha canlı rüyalar görebildiğimizi biliyor muydunuz? Ve bu rüyaları daha kolay hatırlayabildiğimizi? Çünkü böyle zamanlarda daha derin bir REM evresi geçirebiliyoruz.

Depresyon, kaygı bozukluğu ve bipolarlık gibi hastalıkların ve aynı zamanda bu hastalıklar için verilen ilaçların da gördüğümüz rüyaları etkilediği biliniyor. Hatta rüyadan çok kâbus görmemizi tetikliyor. Yani ruhsal durumumuzun gördüğümüz rüyalarla yakın bir ilişkisi var. Bunu kendinizde de test etmiş olduğunuzu tahmin ediyorum. En basitinden sınav zamanlarında çözülemeyen sorular ya da sınava yetişememe benzeri rüyaları pek çok kişi görmüştür.

Bir diğer etken ise yediklerimiz. Belli bir yiyecek, rüyalarımızı iyi ya da kötü etkiler diye bir şey yok. Ama ruh halimizin uykumuza yansıdığını bildiğimize göre gün içerisinde modumuzu yükselten ya da düşüren yiyeceklerin rüyalarımıza da benzeri bir iz bırakabileceğini tahmin edebilirsiniz. Ya da gece sık uyanmanıza sebep olacak şekilde beslenmek… İyi mi kötü mü siz karar verin ancak geç saatte yemek özellikle de ağır yemekler tüketmek geceleri sık uyanmanıza ve bu sebeple de daha çok rüya hatırlamanıza sebep olabilir. Tabi hatırlayacağınız rüyaların iyi olacağının garantisi yok. Çünkü mideniz gece boyunca sıkıntı çekecek.

Bir diğer önemli etken ise günlük aktiviteleriniz. Araştırmalar gösteriyor ki günün erken saatlerinde yapılan spor iyi bir gece uykusuna ve daha uzun süreli derin uykuya vesile oluyor. Bu da yoğun ve canlı rüyalar görmenize yardımcı olabilir. Aynı zamanda stres düzeyinizi azaltan diğer aktivitelerde göreceğiniz daha huzurlu bir rüya deneyimi sağlayabilir.

İyi kötü bir şeyler gördük. Peki, gördüklerimizin gizemini nasıl çözeceğiz?

Çeşitli dinlere göre rüyalar bazen bizleri uyarmak için var olan oluşumlardır. Ve rüyanın yapılan ilk yorumu büyük bir önem taşır çünkü rüyanın yorumlandığı gibi gerçekleşme ihtimali yükselmektedir. Bir başka ifadeyle rüyanın yorumu, rüyanın gerçekleşme şeklini etkiliyor. O yüzden siz, siz olun, inanmasanız dahi rüyalarınızı her önünüze gelene anlatmayın. Ne olur ne olmaz. Olur ya, biri iyi olacak rüyayı kötü yorar, başınıza iş alırsınız.

Başkasına anlatmasanız da gördüğünüz belirgin imgeler varsa, bunu kendi psikolojik durumunuza göre kendiniz de yorumlayabilirsiniz. Daha önce duydunuz mu bilmem ama psikologlar dil sürçmelerinin bilinçaltında baskılanmış duygu ya da düşüncelerin sonucunda oluştuğunu söylüyorlar. Aynı şekilde rüyaların da dil sürçmelerine benzediği iddia ediliyor. Yani, rüyalar gizli kalmış duyguların bir nevi somutlaştırılmış dışa vurum şekli olabilir. O yüzden bir rüya yorumlanırken açık anlamlarının yanında gizli anlamlarının da araştırılması gerekiyor.

Elimizde yorumlayacak bir rüya olması için öncelikle onları hatırlamamız gerekiyor tabi. Ancak rüyaları hatırlamak bu kadar zorken bu nasıl mümkün olacak? Ve neden rüyalarımız bu kadar unutulmaya yatkın.

Monash Üniversitesinden nörobilim uzmanı Thomas Andrillon, bir insan tüm hayatı boyunca hiç rüyalarını hatırlamamış olsa bile eğer doğru zamanda uyandırılırsa herkesin rüyalarını hatırlayabileceğini söylüyor. Ve bize biraz umut veriyor.

2011 de Neuron adlı bilim dergisinde yayınlanan makaleye göre, uykuya daldığımızda beyinde pek çok bölüm de uykuya dalıyor. Araştırmacılar bu bölgeler arasında en son uykuya dalan bölgenin hipokampus olduğunu söylüyor. Beynin iki yarım küresi arasında yer alan bu yapı, kısa süreli hafızadan uzun süreli hafızaya bilgi taşınması konusunda önemli bir göreve sahip.

Tekrar Andrillon’a dönecek olursak. Nöro-bilimciye göre uyandığınızda hipokampus henüz tam olarak uyanık olmadığından rüyalara dair anıları hatırlamakta zorlanır. Ancak yapılan araştırmalar gösteriyor ki geceleri sık uyanmak rüyaları hatırlama olasılığını arttırıyor.

Rüyaları hatırlamanın zor olmasının sebeplerinden biri, hafızayla ilişkilendirilmiş sinir iletici kimyasallardan nörepinefrinle hatırlamaya yardımcı elektriksel iletilerin rüya gördüğümüz sırada en düşük seviyede olmalarıdır. Yani rüya görürken uyanmazsanız rüyayı hatırlamayabilirsiniz. Çünkü hatırladığınız rüyalar aslında uyandığınızda da devam eden rüyalardır.

Harvard Tıp Fakültesinde psikiyatri profesörü Robert Stickgold, uyumadan önce su içmenin gece tuvalete kalkmaya sebep olacağı ve böylelikle gece uyanmanızı sağladığı için rüyalarınızı hatırlamanıza yardımcı olabileceği fikrini veriyor bize. Denenebilir.

Bir diğer yol ise niyetinizi belli etmek. Uykuya dalmadan önce eğer kendinize rüyalarınızı hatırlamak istediğinizi söylerseniz ve bu sizin uyumadan önceki son düşünceniz olursa uyandığınızda rüyanızın hafızanızda hala taze olması ihtimali yükseliyor.

Rüyaları hatırlama süreci ufak dikkat dağıtıcılarla bile kolaylıkla bölünebildiği için uyanır uyanmaz rüyanızın mümkün olduğu kadar çoğunu hatırlamaya çalışmalısınız. Hemen yataktan kalkmayın ya da başka bir şey düşünmeyin. Aklınıza gelen bütün resimleri, rüya ile ilgili anıları aklınızda tutmaya çalışın ve yatağınızın hemen yanındaki bir not defterine ya da telefonunuza yazın. Bu yol rüyalarınızı yorumlamanıza da yardımcı olacaktır. Rüyaların anlamları kişiden kişiye göre değişiklik gösterebilir ancak eğer bir rüya günlüğünüz olursa onları günlük yaşantınızla ilişkilendirmek daha kolay olacaktır.

Rüyalarımızda çoğunlukla kontrolümüz dışında hareket ederiz. Ya da kaçmaya çalışsak da kaçamayız, bağırmaya çalışırız ama bağıramayız… Özellikle bize sıkıntı veren rüyalarda kontrolümüzün olmaması can sıkıcı bir durum olabiliyor. Peki, bunun bir yolu var mı? Rüyalarımızı kontrol edebilir miyiz?

Lüsid rüya, rüya sırasında kişinin rüya gördüğünün farkında olması ve rüyanın kontrolünü eline alması durumudur. Hatta lüsid rüya görmeyi başarabildiğiniz takdirde rüyanızın içeriğini bile siz belirleyebilirsiniz. Uçmak mı istiyorsunuz, bir türlü gitmeye fırsat bulamadığınız bir yer mi var, başka bir evrende mi yaşamak istiyorsunuz… Bunların hepsi lüsid rüyada mümkün.

Lüsid rüya görebilmek için az önce belirttiğimiz rüya günlüğü tutma metodu öneriliyor. Öncelikle daha çok rüya hatırlamaya başlıyorsunuz daha sonra rüya da olduğunuzun farkında olacağınıza dair kendinize telkinde bulunuyorsunuz. En son aşamada ise görmek istediğiniz ne ise uyumadan önce onu zihninizde imgeliyorsunuz.

Rüya dünyasında imkânsız diye bir şey yoktur. Böylece lüsid rüyada imkânsızı yaşayabilirsiniz. Eğer başarabilirseniz kendinizi kaptırmamaya çalışın. Aksi takdirde uyanmak istemeyebilirsiniz.

Diğer yandan lüsid rüya yaratıcılığınızı da destekleyebilir. Stephen King (yazar), Albert Einstein (teorik fizikçi), John Lennon (müzisyen), Nikola Tesla (mucit), Thomas Edison (mucit), James Cameron (yönetmen), Christopher Nolan (yönetmen), Salvador Dali(ressam) gibi pek çok sanatçı ve bilim insanının lüsid rüyacı olduğunu biliniyor. Neden olmasın?

Lüsid rüyanın bir üst seviyesi ise astral seyahat bir diğer adıyla vücut dışı deneyimdir… Bu durum rüyadan çok farklı aslında… Astral seyahat, ruhun vücuttan ayrılıp rüyalardaki kadar hızlı ve uzak mesafelere yolculuk edebilmesine denir. Bu haldeyken yaşanan deneyimler daha gerçek ve daha akılda kalıcıdır. Lücid rüyada içeriği siz belirlerken astral seyahatte gerçekte olan yerlere yolculuk gerçekleşir.

Araştırmacılara göre beden dışı deneyim; beyin travmaları, algısal izolasyon, ölüme yakın deneyimler, dissosiyatif bozukluk ve psikedelik ilaçlar, dehidrasyon, uyku ve elektriksel uyarımlar gibi etkenlerle tetiklenebiliyor.

Ottawa Üniversitesi araştırmacıları Andra M. Smith ve Claude Messierwere’in yaptıkları çalışmada astral seyahat deneyimleyen bir kadının beyin taraması inceleniyor. Bu taramalara göre astral seyahatin gerçek olduğu çıkarımında bulunuluyor ancak ruhun bedenden ayrıldığına dair kesin bir bilgi yok.

Astral seyahat ile ilgili yapılmış çok fazla araştırma ya da kanıt olmasa da bunu deneyimlediğini iddia eden pek çok insan var. Eğer sizde denemek isterseniz şimdiye kadar paylaşılmış astral seyahat metodundan kısaca bahsedeyim.

Sırt üstü yatıp rahatlamaya çalışıyorsunuz. Tüm vücudunuzu gevşetip nefesinize odaklanıyorsunuz. Diğer düşünceleri zihninizden yavaşça uzaklaştırıyorsunuz. Yaklaşık 10 dakika sonra iyice rahatlayıp uykulu hissetmeye başlayacaksınız. Ancak burada önemli olan nokta bedeni uyutup zihni uyanık tutmak… Bu yüzden çevrenizde olan bitenin farkında olmaya çalışın. Bulunduğunuz odada hafif bir titreşim, vücudunuzda karıncalanma veya titreme gibi şeyler hissedebilirsiniz. Burada uyku felci yaşayabileceğiniz söyleniyor normal olarak. Vücudunuzun üzerinde bir ağırlık hissederseniz korkmamanız ve sakin kalmanız gerekiyor. Bir süre sonra bu hissin geçeceği söyleniyor(umarım). Tüm bu aşamalardan geçtikten sonra ruhsal bedeninizin yükseldiğini ve fiziki bedeninizi terk ettiğini imgelemeye başlıyorsunuz.

Bunlar benim deneyimlerim ya da bilgilerim dâhilinde değil. O yüzden size denemenizi öneremem çünkü bazı riskler içerebilir. Uyanamamak ve bunun sizde bir travma yaratması dolayısıyla da uyku sorunları yaşamak gibi. Ya da karabasan problemleri yaşamak gibi… Eğer çok istekliyseniz daha ayrıntılı araştırma yapmanızı öneririm. Ancak her zaman risklerin olduğunu aklınızda bulundurun.

Eğer yazıyı buraya kadar okuduysanız, rüya âleminin ne kadar geniş olduğuna dair bir fikriniz oluşmuştur. Burada bahsettiğim her şeyi sıkıcı olmaması adına olabildiğince kısa tutmaya çalıştım.

Lafı toparlayacak olursak, rüyalar, bilinçli zihnin uyuduğu anda ortaya çıkan, çoğunlukla temsili imgelerle sizi başka bir evrene çeken ve kuvvetli muhtemel size bir şeyler anlatmak isteyen bilinçaltınızın sizinle iletişim kurma aracıdır. Kontrol edin ya da etmeyin, rüyaları hatırlamanın insana pek çok katkısının olduğunu düşünüyorum. Bir rüya günlüğü sayesinde rüyalarınızı hayatınızla ilişkilendirerek kendinizi keşfetmeye başlayabilirsiniz. Rüyalarınızdan ilham alarak sanatsal veya bilimsel ürünler ortaya çıkarabilirsiniz.

Kişisel fantastik rüya maceralarınızda iyi eğlenceler diliyorum.

Kaynakça
What Are the Stages of Sleep?

Yorumlar