Nasıl Zamanda Yolculuk Yapabiliriz?

back to the future

H.G. Wells’in “Zaman Makinesi” adlı kitabıyla popülerleşen ‘zaman yolculuğu’ kavramı, pek çoğumuzun zaman zaman hayalini kurduğu bir senaryodur. İnsanlığın başlangıcına gidip ilk insanla karşılaşmak, tarihten idol edindiğiniz birisiyle tanışmak, pişman olduğunuz anlara geri dönüp değiştirmek hatta belki de büyükbabanızı öldürüp varlığınızı yok etmek…
Harry Potter

Peki, bu ne kadar mümkün? Her şeyden önce, zamanda yolculuk konusunun bazı paradoksal sorunlara yol açabileceğini bilmemiz gerekiyor. Bu hususta en bilindik olanı ‘Büyükbaba Paradoksu’dur. Bu paradoksa göre eğer geçmişe gidip büyük babanızı öldürürseniz böylelikle babanız hiç doğmayacak dolayısıyla sizde var olamayacaksınız. İşte paradoks burada başlıyor. Eğer siz hiç var olmamış olursanız geçmişe gidip büyükbabanızı öldüren biri de olmamış olacak. Dolayısıyla siz yeniden var olacak ve bir döngüye sıkışıp kalacaksınız.
Büyükbaba Paradoksu

Böyle bir senaryoya dikkate alarak, geçmişe yolculuk için üç türlü olası durumdan söz edebiliriz. Ya geçmişe gitmek geçmişin değişememesi gerekçesiyle hiç mümkün olmayacak. Ya değiştirdiğimiz zaman çizgisi paralel bir evren oluşturacak. Ya da geçmişe gidebileceksiniz ancak sadece hiçbir şeye müdahale edemeyen bir gözlemci olarak. O zaman mantıksal olarak geçmişe gitmek o kadar da imkânsız olmazdı değil mi?
Zaman yolculuğu konusunda sanırım geleceğe gitmek geçmişe gitmeyi araştırmaktan daha kolay. Hatta matematiksel olarak kanıtlanmış. İkizler paradoksu bu duruma verilecek en basit örnektir. Hemen kısaca bu paradoksu da açıklayalım.
İkizler paradoksu

İkizler paradoksu’nda. Aynı yaştaki iki kardeş saatlerini birbirlerine göre ayarlıyor. Bu kardeşlerden biri dünyada kalırken diğeri ışık hızına yakın hızda hareket eden bir gemiyle uzaya gönderiliyor. Uzay gemisindeki kardeş dünyaya geri döndüğünde neredeyse hiç zaman geçmemişçesine genç kalmışken diğer kardeş için durumların aynı olmadığı görülüyor. Dünyada kalan için onlarca yıl geçmiştir ve bir zamanlar aynı yaşta olduğu kardeşinden artık yaşça çok büyüktür. Bunun sebebi dünyada zamanın uzay gemisindekine göre daha hızlı akması. Bir başka ifadeyle ışık hızına yakın hızda hareket eden cisimlerde zaman daha yavaş akar. Bu da uzay gemisinde ki kardeş için geçen bir dakikanın dünyada yıllara denk olması demek.
Bu paradoksa göre, uzaya gönderilen ikiz dünyaya döndüğünde geleceğe ışınlanmış oluyor aslında. Tabi, dünya üzerinde oluşmuş olan bir zaman çizgisi olmadığı gibi geri dönüş yolu da yok, o ayrı.
Sonuçta geleceğe gitmenin bir yolu var gibi görünüyor. Ancak bu yeterli mi? Pek sayılmaz. Geri dönemiyorsak, istediğimiz zamanı seçemiyorsak, kendi geleceğimiz yerine sadece dünyanın gelecekteki haline ulaşabiliyorsak bu bizim için yeterli değil.
Zamanda Yolculuk Filmleri

Zamanda yolculuk ne kadar sadece kurgusal bir senaryo gibi görünse de bilim dünyası onu oldukça ciddiye alarak üzerine teoriler üretmeye devam ediyor. Gelin şimdi nedir bu teoriler onlara bir bakalım.
İlk teori Einstein’dan geliyor. Az önce ikizler paradoksunda bahsettiğimiz gibi ‘Görelilik Kuramı’na göre ışık hızına yakın bir hızda hareket edersek zaman bizim için yavaşlamış olur. Ne kadar ışık hızına yakınsak zamanda o kadar uzağa gidebiliriz. Ancak bunun için çok gelişmiş bir uzay mekiğine ihtiyacımız var ki seyahatimiz sırasında mekiğin içinde ezilmeyelim. Aksi takdirde geleceği görme umuduyla çıktığımız yolculuğu ciddi fiziksel problemler yüzünden bitirmek durumunda kalırız.
Uzay Gemisi

Einstein’ın genel görelilik kuramından çıkan bir diğer yol ise kütle çekimini kullanmak.  Ne kadar çok kütle çekimi, o kadar yavaş akan zaman… Yani geleceğe ışınlanmak için kara delikler gibi çok yüksek bir kütle çekimine ihtiyacımız var. Buradaki tehlike ise kara deliğin çekiminden kurtulamama hatta muhtemelen içine çekilme ihtimalinden doğuyor. Ve hala kara deliğe düştükten sonra akıbetimizin ne olacağı bilinmiyor. Yine de en azından kara deliklerin etrafındaki kütle çekimini kullanarak zamanı yavaşlatabiliriz gibi görünüyor.
Kara delik

Kara deliklerden bahsederken ‘Solucan Delikleri’ne değinmeden geçersek ayıp olur. Albert Einstein  ve Nathan Rosen tarafından ileri sürülen solucan deliklerinin, evrendeki kestirme yollar olduğu söyleniyor. ‘Işınlanma nasıl mümkün olabilir adlı yazımda da bahsettiğim gibi bu kısa yol tünellerinin bir tarafında kara delik diğer tarafında ise beyaz delik olduğu düşünülüyor. Işınlanma içinde kullanılabileceğini düşündüğüm bu yolun, uzay zamanı bükerek zamanda ileri ya da geri gitmek için de kullanılabileceğini de iddia edebiliriz. Deliklerin olur olmadık zamanlarda kapanabilmeleri ve içeride yolumuzu bulamama sorunlarına bir çözüm getirilebilirse neden olmasın ki?
Solucan deliği

Kara deliklerin büyük kütle çekimi ile uzay zamanı bükmesine benzer bir başka etki de ‘Sicim Teorisi’nden geliyor. Bu teoriye göre evren, sicim adı verilen ipliksi yapılardan oluşuyor. Bu sicimler tıpkı bir müzik aletinin tellerinin titreşmesi ve farklı sesler üretmesi gibi titreşerek farlı parçacıkların oluşmasını sağlıyor. Henüz var olup olmadıkları kesin olmasa da matematiksel olarak kanıtlanmış durumdalar. İşte bu ipliksi yapıların çevresine oldukça yüksek bir kütle çekimi uyguladığı biliniyor. E artık yüksek kütle çekiminin marifetlerini bildiğimize göre iki sicimin bir araya getirilmesinin uzay zamanı bükebileceğini söyleyebiliriz.
Sicim teorisi

Uzay zamanı bükmenin yolları biter mi? Hayır… Sırada ‘Tipler Silindiri’ var. Tipler silindiri, zaman yolculuğuyla öyle özdeşleşmiş ki ‘Tipler Zaman Makinesi’ olarak da adlandırılıyor. Tipler silindirinin mantığı ise sonsuz uzunlukta büyük kütleli bir silindirin kendi ekseni etrafında ışık hızına yakın bir hızda dönmesi sonucu uzay zamanı bükmesinden bahsediliyor. Eğer silindirin etrafında bir yöne doğru yürürseniz zamanda geriye, tersi yöne yürürseniz ileriye gidebileceğiniz söyleniyor. Tabi bu da şimdilik sadece bir teori… Ama yine de sadece yürüyerek zamanda yolculuk yapma fikri çok hoş. Üstelik bu sefer iki yönlü.
Amerikan fizikçi Ron Mallet’in öne sürdüğü tipler silindirine benzer bir diğer teori ise dönen bir ışık silindiriyle uzay zamanı bükmek. Türbülansa giren bir madde uzayın ve zamanın içinde sürüklenmeye başlar ve bu da zamanda yolculuk için bir imkân sağlar. Mallet, hala deneyi için sermaye bulmaya çalışıyor. Başarılı olursa zamanda yolculuk hususunda yeni bir kapı daha aralayabilir. Bol şans Mallet!
Bahsedeceğim son yöntem ise diğerlerinden biraz farklı. Bu sefer uzayı zamanı bükmeden kendi zamanınızı durduruyoruz. ‘Suspended animation’ yani ‘askıya alınmış animasyon’ olarak bilinen bu yöntemle biyolojik işlevler yavaşlatılıyor ya da durduruluyor. 2005’de yapılan bir çalışmada Amerikalı bilim adamları bu işlemi bir fare üzerinde denediler. Oksijenle aynı reseptöre bağlanan az miktarda hidrojen sülfürle farelerin metabolizmasını yavaşlatıp vücut sıcaklığını da 13 °C’a düşürdüler. Altı saat sonra fareler hiçbir sağlık sorunu gözlenmeksizin uyandırılabildi. Ancak ne yazık ki aynı uygulama koyunlar ve domuzlar üzerinde başarısızlığa uğradı. Yani daha büyük yapıdaki canlılar için pek umut vaat ettiği söylenemez. Çalışmalar devam ediyor. Hala geleceğin dünyasında uyanmak için bir umut var.
Suspended Animation

Cryosleep

İnsanları dondurmak için tüm bunlar bir engel değil tabi. Çoktan yüzlerce kişi kriyoprezervasyonu yöntemiyle donduruldu. Bu yöntem, -130 °C altı sıcaklıklarda biyolojik aktivitenin durdurulması şeklinde uygulanıyor. Bu aşamada sıvı nitrojen kullanılıyor. Dondurma ortamı, genelde protein kaynağı ve kriyoprotektan içeriyor. Dondurma işlemi yasal olarak ölü kabul edilen insanlara uygulanıyor. Yeniden uyandırılıp uyandırılamayacakları ise bir muamma… Eğer tüm belirsizliklere rağmen şansınızı denemek isterseniz ABD ve Rusya’nın bekleme listesine adınızı yazdırabilirsiniz.

cryosleep

Özetleyecek olursak, kendinizi dondurarak ya da bir uzay gemisine atlayarak gelecekte bir zamana kısa zamanda gidebilirsiniz. Fakat bir zaman makinem olsun, zamanda ileri geri mekik dokuyayım diyorsanız uzay zamanı bükebilmenin bir yolunu bulmanız gerekiyor. Bunun için ışık hızına yakın hızda hareket edebilen, yüksek kütle çekimlerine dayanabilen, sizi tüm dış etki ve çekimlere karşı koruyabilen bir zaman makinesi inşa etmelisiniz. Ne kadar zor görünse de teorik olarak mümkün. Tabi hala zaman çizgisini değiştirmek ne kadar olası bilmiyoruz. Ama en kötü ihtimalle bir seyirci olarak gidebilme ihtimalimizin güçlü olduğunu düşünüyorum.
tardis
Kim bilir belki bir gün bizim de bir *TARDİS’imiz olur.
Tardis
*TARDIS (Time And Relative Dimension In Space): Doctor Who adlı bilim kurgu dizisindeki zaman makinesi.


Kaynaklar
Time travel: five ways that we could do it

Yorumlar