Velhasıl kelam, diziyi izledikten sonra sorguladım. Tamam hipnoz
mümkün ve kullanılıyor da… Bu şekilde tek bir videoyla yüzlerce insanı hipnoz
etmek ne kadar mümkün?
Hipnoz Nedir?
Günlük hayatımızda televizyon izlerken, sosyal medyada
gezinirken ya da kitap okurken hemen hemen herkes çevresinden soyutlanarak bir
nevi trans haline geçiyor. Çevremize karşı farkındalığımızı tamamen kapatmış olmasak
da beynimiz gelen uyarıların algılanma şiddetini azaltıyor. Hipnoz bu derin
trans halinin bilinçli olarak ortaya çıkarıldığı meditatif bir durum olarak
düşünülebilir. Eğitimli uzman hipnoterapistler tarafından tedavi amaçlı kişi bu
derin odaklanma durumuna sokulabilir. Bu aşamada yapılan yönlendirmelerin
kişinin salığını iyileştirmede yardımcı bir araç olarak kullanılabileceği
söylenmekte. Direkt olarak fizyolojik tedaviler için olmasa bile psikolojik
sorunların yönetimi ve ağrıların hafifletilmesi gibi durumlarda
kullanılabilirliğinden söz edilmekte.
Ameliyathanede Hipnoz
Zihin-beden ilişkisinin gücünü ve hipnozun bu ilişki üzerindeki etkisinin güzel bir örneği ameliyat sırasında hipnozla yatıştırılan bir hasta Beverly Levinson’dur. Levinson, 64 yaşındaki kanserle mücadele eden bir hastaydı. Daha önce geçirdiği ameliyatlar dolayısıyla ciddi bir çene ağrısı çekmişti. Bir başka ameliyatı için Levinson’a ilginç bir öneri sunuldu. Genel anestezi yerine sadece ameliyat bölgesine lokal anestezi uygulanacak ve bu sırada Levinson hipnozla yatıştırılacaktı. Anestezi uzmanı sürekli olarak hayati değerleri kontrol ederek gerektiğinde genel anesteziye geçmek üzere hazırda bekleyecekti.
Ameliyat gününden önce hipnoz uygulayacak uzman Rosalinda Engle ile Levinson bir deneme yaptı. Ameliyat gününde ise Engle ameliyat boyunca Levinson’un yanında oturarak trans halini korumasına yardımcı olacaktı. Levinson daha sonra deneyimini anlatırken sadece dişçide dolgu yaptırmak kadar bir baskı hissettiğini söylemiştir. Ameliyatın ardından bir saatten kısa bir sürede Levinson yataktan kalkabilmiş, giyinmiş ve dolaşmaya başlamıştı. Genel anestezinin yan etkilerinden kurtulmakla beraber daha hızlı iyileşmiş ve ameliyat sonrası ağrı kesiciye ihtiyaç duymamıştı. Bu örnek hipnozun etki gücünün güzel bir kanıtı.
Kendi Kendine Hipnoz
Hipnoz uzmanlarının yardımıyla ağrı hafifletmek, ruhsal hastalıkları tedavi etmek ve geçmiş travmalardan kurtulmak mümkün. Peki, yazının başında bahsettiğimiz gibi televizyon izlerken ya da kitap okurken spontane girdiğimiz trans-vari durumlar olabiliyorsa, kendi kendimizi hipnoz etmemiz de mümkün olabilir mi? Beyin resetleme, müzik altından telkinler ve imgeleme gibi birçok teknik artık internette ya da kitaplarda rahatlıkla bulunabiliyor aslında. Terapist yardımı olmaksızın bireysel olarak gevşeyip odaklanarak düşüncelerinizi yönlendirebileceğiniz bu yöntemleri “kendi kendine hipnoz” adı altında gruplayabiliriz.
Peki, kendi kendine hipnoz düzeyine ulaşmak ve zihni yeniden programlamak nasıl mümkün oluyor? Konuyla ilgili daha önce araştırma yapmışsanız mutlaka alfa-teta dalgalarını duymuşsunuzdur. Duymadıysanız da genel olarak beyin dalgalarını şu şekilde özetleyeyim. Beynimizin aktivite durumuna bağlı olarak her sinir hücresinin bir diğer sinir hücresine ritmik elektriksel iletimi dalga-benzeri bir patern oluşturur. Yayılan bu dalgaların frekensları Hertz cinsinden ölçülür ve bilincin farklı düzeylerini gösterir. Beta dalgaları uyanık bilinci; alfa dalgaları zihinsel gevşeme ve meditatif hali; teta dalgaları REM rüya durumu ve hipnoz halini; delta dalgaları farkındalığın tamamen koptuğu çok derin deneyüstü meditasyon halini; ve son olarak gama dalgaları ise içgörüyü temsil ettiği bilinmektedir. Bu bilgilere dayanarak zihin programlama için en uygun beyin dalgasının alfa-teta aralığı olduğunu söyleyebiliriz. Bunun için pek çok yerden istediğiniz frekansa uygun müzikler bulabilir ve gerçeklikten kopmadan gevşeyerek zihninizi yeniden programlayabilirsiniz.
Toplu Hipnoz
Büyük bir grubu harekete geçirecek pek çok farklı yöntem
olabilir ancak benim aklıma ilk gelen sahte anılar oluşturmaktı. Sahte anılar
sadece hipnozla oluşturulacak bir şey değil tabi. Her insan hayatının belli
zamanlarında sahte anılar oluşturmakta, anılarını farklı şekillerde
yapılandırmakta ve anılarının ayrıntılarını yeniden yazmaktadır. İşte insan
hafızasının bu açığından faydalanarak insanların yanlış yönlendirilmesi ve
olmayana olmuş gibi inandırılması da kaçınılmaz oluyor.
Sahte anılar deyince aklımıza ilk gelen terimlerden birisi elbette Mandela Etkisi olacaktır. Mandela etkisi bir grup insanın bir olayı ya da kişiyi yanlış hatırlaması şeklinde tanımlanmıştır. İlk olarak Fiona Broome adlı araştırmacı yazarın Güney Afrika Devlet Başkanı Nelson Mandela’nın 1980’lerde hapishanede öldüğüne dair bir konferansta diğer insanlarla konuşmasıyla başladı. Aslında Mandela 1994-1999 yıllarında Güney Afrika başkanı olmuş ve 2013 yılında ölmüştü. İşin garibi Broome’un konuştuğu herkesin Mandela’nın 1980’lerde öldüğünden emin olmasının yanında uluslararası haberleri hatta Mandela’nın eşinin konuşmalarını dahi hatırlıyor olmasıydı. Büyük bir grubun bir olayı bu kadar detaylı bir şekilde yanlış hatırlıyor olması gerçekten enteresan. Konuyla ilgili yeterince araştırma olmadığından tam olarak bu durumun nasıl gerçekleştiği ne yazık ki henüz bilinmiyor. Konuyla ilgili kendi yorumumu dile getirmeden önce subliminal mesajlardan bahsetmek istiyorum.
Subliminal Mesaj
Subliminal mesajların etkilerini gözlemlemek üzere Journal
of Applied Social Psychology'de yayınlanan bir araştırmada Simpsonlar adlı TV
programının bir bölümünde kareler arasına “Coca-Cola” ve “susamak” kelimeleri
yerleştirilmiş. Katılımcılar, bölümü izledikten sonra kontrol grubuna göre daha
fazla susuzluk hissettiklerini bildirmişler. Yani amaca ulaşılmış ve izleyenler
üzerinde beklenen etki bırakılmıştır. Ancak bu demek değil ki etki yeteri kadar
güçlü.
Neuroscience of Consciousness dergisinde yayınlanan başka bir araştırmada subliminal mesajlarla oluşturulan bu etkilerin en fazla 25 dakika kadar sürdüğü gösterilmiş. Yani kalıcı etkiler oluşturmadığı gibi kişiyi aniden harekete geçirip istemediği bir şeyi yapmaya zorlayacak kadar güçlü bir etkisinin olmadığı söyleniyor.
Belki subliminal mesajlar zihnimizi yeniden yapılandırmıyor
gibi görünebilir ancak farkında olmadan zihnimize sızabildikleri gerçeğinin de
göz ardı edilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Sonuçta zihne format atmak gibi
kendi kendine hipnoz yöntemlerinde bu tarz subliminal mesajlara sürekli olarak maruz
kalmak bazı değişiklikler meydana getiriyor.
Mandela etkisine yeniden dönecek olursak. Çok sayıda insanın
bir olayı benzer ayrıntılarıyla yanlış hatırlıyor olması tam olarak
açıklanmamış da olsa bazı görsel ve işitsel subliminal mesajların sahte
anıların oluşumunu tetiklemiş olabileceği de bir ihtimal. Bunu isteyerek
birilerinin yaptığını söylemiyorum elbette. Ancak yine de televizyondaki
haberlerin veriliş sırası haberlerden sonra çıkan diziler ve diğer yayınların kombinasyonu
beynin bu anıları harmanlayarak farklı bir senaryo yazmasını tetiklemiş
olabilir. Farkında olarak gerçekleşmediği ve televizyondaki her şeye
odaklanmadığımız için bununda bir çeşit subliminal mesaj vari bilinç altına sızan
karma bilgilerden kaynaklandığını düşündürüyor bana. Yani bu iki fenomeni
birleştirerek belki de büyük bir grubu manipüle etmek ve harekete geçirmek
mümkün olabilir gibi görünüyor.
Diyeceğim o ki, belki televizyon izleyen insanları komut verilmiş
bir bilgisayar oyunu karakteri gibi ya da ruhsuz zombiler gibi ya da kuklalar
gibi bir anda harekete geçirmek mümkün olmasa da izleyenlere belli bir
düşünceye dair güçlü bir inanç duygusu aşılanarak zaman içerisinde insanların beyinleri
formatlanabilir. Buna benzer yöntemler zaten kendi kendine hipnozda da kullanılmakta
ki subliminal şekilde düzenli olarak zihne özenle işlenen herhangi bir bilgi de
büyük bir topluluğu etkisi altına alabilir. İşin en zor kısmı belli bir ilkeyi
takip edecek bir grup oluşturmak zaten. Bundan sonrasında kalan tek hamle
onlara ne yapmaları gerektiğini söylemek. Bir psikiyatristin hipnoz ettiği
hastasını yönlendirmesinden farklı olmayacaktır bu aşama.
Peki, Herkes Hipnotize Edilebilir mi?
Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden araştırmacılar kolay hipnoz edilebilen 12 yetişkin ve hipnoz edilemeyen 12 yetişkinin beyinlerinin fonksiyonel ve yapısal MRI taramalarını incelediler. Kolay hipnoz edilebilen bireylerde hipnotize edilemeyen bireylere göre beynin yönetici-kontrol bölgesi olan sol dorsolateral prefrontal kortekste ve odaklanmada rol oynayan dorsal anterior singulat kortekste daha fazla işlevsel bağlantı olduğu görülmüş.
Yani, bahsettiğimiz bilimkurgu senaryosunda herkes hipnoz
olsa dahi filmlerde dizilerde sıklıkla karşılaştığımız o karakterler gibi neler
olduğunu anlamaya çalışıp olan biteni hayretle izleyen tek tük birkaç kişi
çıkacaktır. Tabi umarım böyle bir senaryon hiç gerçekleşmez ya da gerçekleşse
bile etkilenmeyecek insanların sayısı çok daha fazla olur diyelim.
Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Büyük bir grubu
manipüle etmek mümkün müdür? Mümkünse hangi durumlarla gerçekleştirilebilir?
Yorumlar
Yorum Gönder