Zihinleri Yeniden İnşa Etmek: Toplu Manipülasyon

Hometown

Hometown
Bu yazımda birkaç ay önce izlediğim Hometown adında diziden yola çıkarak büyük bir grup insanı hipnoz ederek istediğimiz şeyi yaptırıp yaptıramayacağımız üzerine tartışacağım. Diziyi bilmeyenler için dizinin neden bende bu konuyu araştırma isteği uyandırdığından kısaca bahsedeyim. Genel konu akışını bir kenara bırakarak dizide direkt olarak dikkatimi çeken bir ögeden başlamak istiyorum. Kasetlerr… Albüm ya da okuma bayramı gibi kasetler değil tabi. Belirsiz cümlelerin ve seslerin tekrarlandığı, anlamsız görüntülerin düzensiz bir şekilde ekrana geldiği video ve ses kasetleri… Peki, bu kasetleri izleyenlere ne mi oluyor? İnsanların karakterleri değişiyor. Belli bir düşünceyi gözlerini kırpmadan canları feda edecek kadar benimsiyorlar. Bazıları halüsinasyonlar görüyor ve bazıları ise kendilerini daha sonra hatırlamayacakları bir terör saldırısında saldırganlar arasında buluyor. Kasetleri hazırlayan karakter ise zaten başlı başına bir gizem. Diziyi izlerken sadece konuşmasını dinleyerek acaba bende hipnoz olur muyum diye bir an endişelenmedim desem yalan olur.

Velhasıl kelam, diziyi izledikten sonra sorguladım. Tamam hipnoz mümkün ve kullanılıyor da… Bu şekilde tek bir videoyla yüzlerce insanı hipnoz etmek ne kadar mümkün?

Hipnoz Nedir?

Günlük hayatımızda televizyon izlerken, sosyal medyada gezinirken ya da kitap okurken hemen hemen herkes çevresinden soyutlanarak bir nevi trans haline geçiyor. Çevremize karşı farkındalığımızı tamamen kapatmış olmasak da beynimiz gelen uyarıların algılanma şiddetini azaltıyor. Hipnoz bu derin trans halinin bilinçli olarak ortaya çıkarıldığı meditatif bir durum olarak düşünülebilir. Eğitimli uzman hipnoterapistler tarafından tedavi amaçlı kişi bu derin odaklanma durumuna sokulabilir. Bu aşamada yapılan yönlendirmelerin kişinin salığını iyileştirmede yardımcı bir araç olarak kullanılabileceği söylenmekte. Direkt olarak fizyolojik tedaviler için olmasa bile psikolojik sorunların yönetimi ve ağrıların hafifletilmesi gibi durumlarda kullanılabilirliğinden söz edilmekte.

Hypnosis
Hipnoz sırasında, beynin duygu işleme, öğrenme, algılama ve hafıza gibi işlevlerinden sorumlu prefrontal korteks, parietal ağlar ve ön singulat kortekste aktivitenin arttığı gösterilmiştir. Bunun yanında solunum ve kalp atışı gibi otonom işlevleri kontrol eden beyin bölgelerinde ise sakinleştirici bir etki ortaya çıkmıştır. Beyin görüntülemeleri sonucunda ortaya çıkan bu bulgular bize hipnoz sırasında verilen telkinlerin duygular, davranışlar ve hafıza üzerinde değişikliklere neden olabileceğine dair kanıt sunmaktadır.

Ameliyathanede Hipnoz

Zihin-beden ilişkisinin gücünü ve hipnozun bu ilişki üzerindeki etkisinin güzel bir örneği ameliyat sırasında hipnozla yatıştırılan bir hasta Beverly Levinson’dur. Levinson, 64 yaşındaki kanserle mücadele eden bir hastaydı. Daha önce geçirdiği ameliyatlar dolayısıyla ciddi bir çene ağrısı çekmişti. Bir başka ameliyatı için Levinson’a ilginç bir öneri sunuldu. Genel anestezi yerine sadece ameliyat bölgesine lokal anestezi uygulanacak ve bu sırada Levinson hipnozla yatıştırılacaktı. Anestezi uzmanı sürekli olarak hayati değerleri kontrol ederek gerektiğinde genel anesteziye geçmek üzere hazırda bekleyecekti.

Ameliyathanede Hipnoz

Ameliyat gününden önce hipnoz uygulayacak uzman Rosalinda Engle ile Levinson bir deneme yaptı. Ameliyat gününde ise Engle ameliyat boyunca Levinson’un yanında oturarak trans halini korumasına yardımcı olacaktı. Levinson daha sonra deneyimini anlatırken sadece dişçide dolgu yaptırmak kadar bir baskı hissettiğini söylemiştir. Ameliyatın ardından bir saatten kısa bir sürede Levinson yataktan kalkabilmiş, giyinmiş ve dolaşmaya başlamıştı. Genel anestezinin yan etkilerinden kurtulmakla beraber daha hızlı iyileşmiş ve ameliyat sonrası ağrı kesiciye ihtiyaç duymamıştı. Bu örnek hipnozun etki gücünün güzel bir kanıtı.

Kendi Kendine Hipnoz

Hipnoz uzmanlarının yardımıyla ağrı hafifletmek, ruhsal hastalıkları tedavi etmek ve geçmiş travmalardan kurtulmak mümkün. Peki, yazının başında bahsettiğimiz gibi televizyon izlerken ya da kitap okurken spontane girdiğimiz trans-vari durumlar olabiliyorsa, kendi kendimizi hipnoz etmemiz de mümkün olabilir mi? Beyin resetleme, müzik altından telkinler ve imgeleme gibi birçok teknik artık internette ya da kitaplarda rahatlıkla bulunabiliyor aslında. Terapist yardımı olmaksızın bireysel olarak gevşeyip odaklanarak düşüncelerinizi yönlendirebileceğiniz bu yöntemleri “kendi kendine hipnoz” adı altında gruplayabiliriz.

Kendi kendine hipnoz

Peki, kendi kendine hipnoz düzeyine ulaşmak ve zihni yeniden programlamak nasıl mümkün oluyor? Konuyla ilgili daha önce araştırma yapmışsanız mutlaka alfa-teta dalgalarını duymuşsunuzdur. Duymadıysanız da genel olarak beyin dalgalarını şu şekilde özetleyeyim. Beynimizin aktivite durumuna bağlı olarak her sinir hücresinin bir diğer sinir hücresine ritmik elektriksel iletimi dalga-benzeri bir patern oluşturur. Yayılan bu dalgaların frekensları Hertz cinsinden ölçülür ve bilincin farklı düzeylerini gösterir. Beta dalgaları uyanık bilinci; alfa dalgaları zihinsel gevşeme ve meditatif hali; teta dalgaları REM rüya durumu ve hipnoz halini; delta dalgaları farkındalığın tamamen koptuğu çok derin deneyüstü meditasyon halini; ve son olarak gama dalgaları ise içgörüyü temsil ettiği bilinmektedir. Bu bilgilere dayanarak zihin programlama için en uygun beyin dalgasının alfa-teta aralığı olduğunu söyleyebiliriz. Bunun için pek çok yerden istediğiniz frekansa uygun müzikler bulabilir ve gerçeklikten kopmadan gevşeyerek zihninizi yeniden programlayabilirsiniz.

Toplu Hipnoz

Toplu Hipnoz
Hipnozun fizyolojik ve psikolojik tedavilerde yardımcı rol oynayabileceğinden bahsetmiştik. Şimdi de biraz daha karanlık manipülatif yönüne bakalım. Hipnozun faydaları düşüncelerimizi yönlendirmekten geçiyor. Hal böyle olunca başkalarının düşüncelerini ve isteklerini kendi yararına manipüle etmek de bir çeşit hipnoza giriyor. Bunu özellikle reklamlarda belirgin şekilde hissediyor olmalıyız. Bazen ne kadar tok olsak da reklamda karşımıza çıkan bir atıştırmalık ağzımızı sulandırabiliyor. İhtiyacımız olmadığı halde yeni bir elbise daha alabiliyoruz. Son model telefonu gördüğümüzde elimizdeki hala iyi durumda olan telefon cazibesini kaybedebiliyor. Yani pazarlama dünyası satın alma isteğimizi harekete geçirecek şekilde reklam tasarlayarak milyonlarca insanı toplu hipnoz altına alıyor. Pek çok karizmatik liderin de büyük gruplar üzerinde hipnotik etkileri olduğunu söyleyebiliriz. Takipçilerine isteklerini vaat olarak sunarak seçtiği yolda kendisini takip etmeye ikna edebiliyorlar.

Büyük bir grubu harekete geçirecek pek çok farklı yöntem olabilir ancak benim aklıma ilk gelen sahte anılar oluşturmaktı. Sahte anılar sadece hipnozla oluşturulacak bir şey değil tabi. Her insan hayatının belli zamanlarında sahte anılar oluşturmakta, anılarını farklı şekillerde yapılandırmakta ve anılarının ayrıntılarını yeniden yazmaktadır. İşte insan hafızasının bu açığından faydalanarak insanların yanlış yönlendirilmesi ve olmayana olmuş gibi inandırılması da kaçınılmaz oluyor. 

Sahte anı
Sahte anıları biraz daha irdeleyelim. Nedir? Neden olur? Nasıl oluşur? Sahte anılar, adından da anlaşılacağı üzere, olmamış bir anının olmuş gibi hatırlanmasıyla meydana gelen psikolojik bir olaydır. Zamanla anılarımız silikleşmeye başlar ve boşluklar oluşur. Yanlış bilgilendirme ve yönlendirmeler sonucu beyin, hafızadaki bu boşlukları olabilecek en makul senaryoyla doldurarak sahte anılar oluşabilmektedir. Böylece bir olay ya hatalı anımsanmakta ya da tamamen baştan yazılmış bir anı olarak beynimizde yer edinmektedir. Bu anılar zamanla o kadar güçlenir ve canlı hale gelir ki hatalı olduklarını bile fark edemeyebiliriz. İşte bu sebeple normal durumlarda bile anılar çoğu zaman güvenilmezdir. Tamamen insani bir durum dahi olsa tanıklık gerektiren ciddi durumlarda sonuçları çok ağır olabilir.

Mandela Etkisi
Sahte anılar deyince aklımıza ilk gelen terimlerden birisi elbette Mandela Etkisi olacaktır. Mandela etkisi bir grup insanın bir olayı ya da kişiyi yanlış hatırlaması şeklinde tanımlanmıştır. İlk olarak Fiona Broome adlı araştırmacı yazarın Güney Afrika Devlet Başkanı Nelson Mandela’nın 1980’lerde hapishanede öldüğüne dair bir konferansta diğer insanlarla konuşmasıyla başladı. Aslında Mandela 1994-1999 yıllarında Güney Afrika başkanı olmuş ve 2013 yılında ölmüştü. İşin garibi Broome’un konuştuğu herkesin Mandela’nın 1980’lerde öldüğünden emin olmasının yanında uluslararası haberleri hatta Mandela’nın eşinin konuşmalarını dahi hatırlıyor olmasıydı. Büyük bir grubun bir olayı bu kadar detaylı bir şekilde yanlış hatırlıyor olması gerçekten enteresan. Konuyla ilgili yeterince araştırma olmadığından tam olarak bu durumun nasıl gerçekleştiği ne yazık ki henüz bilinmiyor. Konuyla ilgili kendi yorumumu dile getirmeden önce subliminal mesajlardan bahsetmek istiyorum.

Subliminal Mesaj

Subliminal mesaj
Bilinçaltı bilgi işleme konusunda bilinçten daha güçlüdür. Bir diğer önemli özelliği ise otomatik pilotta çalışıyor olmasıdır. Subliminal tam olarak eşik-altı anlamına gelir ve subliminal mesajlar eşik-altı seviyesinin altında bilinçli zihnin dikkatinden kaçan sinyaller olarak tanımlanabilir. Bu yüzden bilinçaltımıza konuşan subliminal mesajlar biz fark etmeden bazı reaksiyonları tetikleyebilir ve bu mesajları bilinçli olarak fark etmemiz de pek mümkün değildir.

Subliminal mesajların etkilerini gözlemlemek üzere Journal of Applied Social Psychology'de yayınlanan bir araştırmada Simpsonlar adlı TV programının bir bölümünde kareler arasına “Coca-Cola” ve “susamak” kelimeleri yerleştirilmiş. Katılımcılar, bölümü izledikten sonra kontrol grubuna göre daha fazla susuzluk hissettiklerini bildirmişler. Yani amaca ulaşılmış ve izleyenler üzerinde beklenen etki bırakılmıştır. Ancak bu demek değil ki etki yeteri kadar güçlü.

Neuroscience of Consciousness dergisinde yayınlanan başka bir araştırmada subliminal mesajlarla oluşturulan bu etkilerin en fazla 25 dakika kadar sürdüğü gösterilmiş. Yani kalıcı etkiler oluşturmadığı gibi kişiyi aniden harekete geçirip istemediği bir şeyi yapmaya zorlayacak kadar güçlü bir etkisinin olmadığı söyleniyor.

Belki subliminal mesajlar zihnimizi yeniden yapılandırmıyor gibi görünebilir ancak farkında olmadan zihnimize sızabildikleri gerçeğinin de göz ardı edilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Sonuçta zihne format atmak gibi kendi kendine hipnoz yöntemlerinde bu tarz subliminal mesajlara sürekli olarak maruz kalmak bazı değişiklikler meydana getiriyor.

Mandela etkisine yeniden dönecek olursak. Çok sayıda insanın bir olayı benzer ayrıntılarıyla yanlış hatırlıyor olması tam olarak açıklanmamış da olsa bazı görsel ve işitsel subliminal mesajların sahte anıların oluşumunu tetiklemiş olabileceği de bir ihtimal. Bunu isteyerek birilerinin yaptığını söylemiyorum elbette. Ancak yine de televizyondaki haberlerin veriliş sırası haberlerden sonra çıkan diziler ve diğer yayınların kombinasyonu beynin bu anıları harmanlayarak farklı bir senaryo yazmasını tetiklemiş olabilir. Farkında olarak gerçekleşmediği ve televizyondaki her şeye odaklanmadığımız için bununda bir çeşit subliminal mesaj vari bilinç altına sızan karma bilgilerden kaynaklandığını düşündürüyor bana. Yani bu iki fenomeni birleştirerek belki de büyük bir grubu manipüle etmek ve harekete geçirmek mümkün olabilir gibi görünüyor.

Diyeceğim o ki, belki televizyon izleyen insanları komut verilmiş bir bilgisayar oyunu karakteri gibi ya da ruhsuz zombiler gibi ya da kuklalar gibi bir anda harekete geçirmek mümkün olmasa da izleyenlere belli bir düşünceye dair güçlü bir inanç duygusu aşılanarak zaman içerisinde insanların beyinleri formatlanabilir. Buna benzer yöntemler zaten kendi kendine hipnozda da kullanılmakta ki subliminal şekilde düzenli olarak zihne özenle işlenen herhangi bir bilgi de büyük bir topluluğu etkisi altına alabilir. İşin en zor kısmı belli bir ilkeyi takip edecek bir grup oluşturmak zaten. Bundan sonrasında kalan tek hamle onlara ne yapmaları gerektiğini söylemek. Bir psikiyatristin hipnoz ettiği hastasını yönlendirmesinden farklı olmayacaktır bu aşama.

Peki, Herkes Hipnotize Edilebilir mi?

Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden araştırmacılar kolay hipnoz edilebilen 12 yetişkin ve hipnoz edilemeyen 12 yetişkinin beyinlerinin fonksiyonel ve yapısal MRI taramalarını incelediler.  Kolay hipnoz edilebilen bireylerde hipnotize edilemeyen bireylere göre beynin yönetici-kontrol bölgesi olan sol dorsolateral prefrontal kortekste ve odaklanmada rol oynayan dorsal anterior singulat kortekste daha fazla işlevsel bağlantı olduğu görülmüş.

Hipnotize edilemeyenler

Yani, bahsettiğimiz bilimkurgu senaryosunda herkes hipnoz olsa dahi filmlerde dizilerde sıklıkla karşılaştığımız o karakterler gibi neler olduğunu anlamaya çalışıp olan biteni hayretle izleyen tek tük birkaç kişi çıkacaktır. Tabi umarım böyle bir senaryon hiç gerçekleşmez ya da gerçekleşse bile etkilenmeyecek insanların sayısı çok daha fazla olur diyelim.

Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Büyük bir grubu manipüle etmek mümkün müdür? Mümkünse hangi durumlarla gerçekleştirilebilir?



Yorumlar