Yürüyen Cesetler - Zombi İstilası Olabilir mi?

Mary Shelley'nin Frankenstein'ından John William Polidori’nin Vampir’ine kadar insan görünümlü yaratıkların yeniden canlanması gibi senaryolar, gerek gotik edebiyatın gerek korku filmlerinin gerekse bilim dünyasının yıllardır ilgisini çekmiştir. Zombilerde bu gotik atmosferde yer alan en popüler üyelerden biridir. Hazır ardarda yaşanan felaketlerin ardından zombi istilası bekleyişleri başlamışken yürüyen ölülerin dünyasına girip neymiş ne değillermiş araştırayım istedim.  

Öncelikle tabiî ki de genel olarak zombiler nasıl yaratıklardır, ne yer ne içerler kurgu dünyası onu nasıl tasvir etmiştir bir bakalım.

Zombiler, et yiyen (genellikle beyin yiyen), tek amaçları beslenmek olan, hırıltı ve hırlamalar dışında konuşmayan, çürüyen ve yalpalayarak yürüyen cesetlerdir. Diğer sınıf arkadaşlarının aksine zombiler, gerçek bir çıkış noktasından kurgu dünyasına girmiştir. Yeniden canlanmalarını önlemek amacıyla ölülerini kaya gibi ağır cisimlerle sabitleyen Antik Yunanlılar zombi korkusu yaşayan ilk medeniyet olabilir. Tabi zombi efsanesinin asıl çıkışının kaynağı Antik Yunanlılar değil, Batı Afrika.

Fransızların Batı Afrika’da hâkimiyet kurmasının ardından şeker kamışı tarlalarında çalıştırılmak üzere çok sayıda insan köleleştirildi. Pek çok köle, yoğun iş yükünden dolayı hayatını kaybetti. Ağır çalışma koşulları sebebiyle bu köleler ölü gibi görünüyordu. Kölelerin içlerinde bulundukları koşullardan kurtulmasının tek yolu ölümdü ancak ruhsuz yürüyen ölülere dönüşme korkusu, onları intihar etmekten alıkoyuyordu. Köleler için Gabon’un Mitsogo dilinde ‘ceset’ anlamına gelen ‘ndzumbi’ ve Kongo dilinde ‘ölü bir kişinin ruhu’ anlamına gelen ‘nzambi’ kelimleri kullanılırdı.

Fransız yasaları kölelerin Katolikliğe geçmesini gerektiriyordu. Ancak Afrikalılar kendi geleneklerini tamamen terk edememiş ve farklı geleneksel elementlerinin birleştiği yeni bir din ortaya çıkmıştı. Voodoo (Vudu)…

Voodoo’nun ortaya çıkımasının ardından zombilerin bokor olarak adlandırılan vudu büyücüleri tarafından cesetlerin yeniden canlandırılmasıyla ortaya çıktığı inancı yayılmaya başladı.

Bokorlar, bitki, kabuk, balık, hayvan parçaları ve kemik gibi objeleri tetrodoksinin de içinde bulunduğu çeşitli karışımlar hazırlamak için kullanılardı. Zombi tozu olarakta adlandırılan tetrodoksin, balon balığında ve diğer bazı deniz ürünlerinde bulunan ölümcül bir nörotoksindir. Tetrodoksin karışımları, ölümcül dozun altında kullanıldığında yürümede zorluk, zihinsel karışıklık ve solunum problemi gibi zombivari belirtilere sebebiyet verebilirken yüksek dozlarda felç ve komaya neden olur. Bu durum birinin ölü gibi görünmesi nedeniyle canlı canlı gömülüp daha sonra uyanması ile sonuçlanabilir.


Gerçek zombi vakaları denilince mutlaka adı geçen Clairvius Narcisse’nin hikayesi de köleleştirme amacıyla zombileştirme uygulamasına benzemektedir. Narcisse, 1962’de hayatını kaybetmesinden 18 yıl sonra 1980’de yeniden ortaya çıkıyor. Kardeşi Angelina, onunla bir markette karşılaşıyor. Daha sonra Narcisse’ye sorulduğunda canlı canlı gömülüşüne dair anılarını anlatıyor. İddiasına göre bir bokor tarafından ölü gibi bir hale sokulup gömüldükten bir süre sonra mezardan çıkartılmıştı. Ardından bir tarlada köle olarak çalıştırılmaya başlamıştı. İki yıl süren köleliğinden kaçmayı başardıktan sonra Haiti kırsalında dolaşmaya başlamış ve bahsettiği bokor olduğuna inandığı kardeşinin ölüm haberini alana kadar da kasabaya geri dönememişti.

Daha sonra Wade Davis adında bir araştırmacı Narcisse’nin durumunu araştırırken ana sebebin datura olarak adlandırılan, halusinasyon, deliryum, kafa karışıklığı, psikoz ve hafıza kaybına sebep olabilen bir bitki olduğunu buldu.


Geçmişten gelen bu esin kaynağından sonra elbette kurgu dünyası zombi ögesini benimsemezse olmazdı. Zombiler film dünyasına 1932’de White Zombi (Yaşayan Ölüler) ile boy göstermeye başlamıştır. Şimdinin korkunç et-yiyici zombi tasviri ise George Romero’nun 1968 ‘deki klasik filmi Night of the Living Dead (Yaşayan Ölülerin Gecesi) ile ortaya çıktı. Sonrasında zombiler büyük bir hayran kitlesine sahip oldu ve gerek korku gerek komedi türünde düzinelerce zombi filmi çevrildi.

Gelelim doğadaki gerçek zombi örneklerine.

Zombi karıncalar… Hayvanlar için zehirli olduğu bilinen pek çok türü olan Ophiocordyceps mantarının türlerinden bir tanesi, bazı böcekleri enfekte ettikten sonra böceğin beynini kontrol altına alabilmekte ve doğasını tamamen değiştirebilmektedir.

Bu türlerden birisi olan “Ophiocordyceps unilateralis sensu lato” özellikle Kuzey Amerikaya özgü marangoz karıncaları (Camponotus castaneus) enfekte edip kontrol altına alıyor. Enfekte olan marangoz karıncalar adeta zombiye dönüyor ve parazit mantarın yararına çalışmak zorunda kalıyor.

Zombi Örümcek… British Columbia Üniversitesinden zoolojist Philippe Fernandez-Frournier, Zatypota yabanarısının Anelosimus eximius türü örümcekleri etkisi altına alabildiğini ortaya çıkarmıştır. Gruplar halinde yaşayan ve kolonilerinden çok uzaklaşmayan A. eximius örümcekleri, Zatypota larvalarıyla enfekte olduktan sonra kolonilerini terk edip uzak bölgelerde koza benzeri sıkı ağlar örmek gibi alışılmadık davranışlar sergiledikleri fark edilmiş. Bu koza benzeri ağların içinde Zatypota larvalarının geliştiği bulunmuş.

Zatypota yabanarılarının yumurtaları A. eximius örümceklerinin karnına yerleşiyor ve larvalar yumurtadan çıktıklarında örümcekten beslenmeye başlıyor. Larva, konak canlının kontrolünü tamamen ele geçiriyor ve koza benzeri yapıları larvaların yetişkin yabanarılarına dönüşeceği bir yuva olarak üretmesini sağlıyor. Kozalara girmeden önce yabanarısı larvaları, konak canlıyı tamamen yiyip bitiriyor.

Birleşik Krallıkta John Innes Centre araştırmacıları 2014’te böceklerin yaydığı phytoplasma olarak bilinen bir tür bakterinin ‘altın başak’ gibi bitkileri enfekte ederek normal çiçekleri yerine yaprak benzeri uzantılar çıkarmasına sebep olduğunu bulmuştur. Bu değişim bitkinin ölümüne sebep olmasada, phytoplama’nın bu yeni gelişen uzantılar sayesinde daha fazla böceği kendine çekerek bakterinin daha geniş alana yayılarak başka bitkileride enfekte etmesine neden oluyor.

İnsan Zombi Örnekleri?

Böcek örneklerinde zombi olarak nitelendirilen türlerin davranışlarına baktığımızda ortak noktalarının öldükten sonra yeniden uyanmaları değilde daha çok başka bir tür tarafından kontrol altına alınmaları olduğunu fark etmşisinizdir. Vudu inancına dayanan zombi-vari insanlarda da keza aynı şekilde iradeleri adeta devre dışı bırakılmış kölelerdi. Buna benzer bir yöntem Orta Asya mitlerinde de bulunmaktadır. Mankurtlaştırma

Eski Türk, Kazak ve Kırgız destanlarında ve Orta Asya mitlerinde bahsi geçen Mankurt, Orta Asya halkları arasında oldukça yaygın bir işkence ve zihin kontrolü yöntemiydi.

Bir insanı mankurt yapmak için önce kişinin saçları kazınır, kafasına devenin boyun derisi iyice gerdirilerek geçirilir ve kişi bu halde sıcak çölde güneş altında birkaç gün bekletilirdi. Sıcak sebebiyle deve derisi büzülerek kafaya iyice yapışıp kafa derisiyle birleşmeye başlar. Kazınan saçlar uzamaya başladığında deve derisini delemeyince dışa doğru değil içe doğru uzar. Deve derisinin yaptığı baskı ve kafatasını delen saçlar yüzünden büyük bir acıya sebep olur. Kişi bu acılara dayanamayınca bir süre sonra hafızasını yitirerek adeta bir kuklaya dönüşür. Bundan sonra Mankurtlaşan kişi, sahibi ne emrederse itaat eder.

Bunların dışında açıklanamayan ve daha sonra zombi oldukları iddia edilen birkaç vakaya bakalım.

Haitide zombi olduğu iddia edilen ve hastalıktan hayatını yitirmiş 30 yaşındaki bir kadının ölümünden 3 yıl sonra; 18 yaşında ölen bir gencin 18 yıl sonra bir horoz dövüşünde; ve yine 18’in de ölen bir kadının 13 yıl sonra bir etkinlikte ortaya çıkması gibi vakalar Dr. Chacannes Douyon ve Prof. Roland Littlewood tarafından incelenerek Lancet’de iki makalede yayımlandı.

Dr. Douyon ve Prof. Littlewood bu üç zombiyi incelediğinde ilkinin katatonik şizofreni hastalığı olduğunu, ikinci vakanın beyin hasarı ve epilepsisi olduğunu ve üçüncü vakanınsa öğrenme güçlüğü olduğunu tespit etti.

Araştırmacılar “Kronik şizofreni hastalığı, beyin hasarı ya da öğrenme güçlüğü olan insanlar, Haitide çok karşılaşılan bir durum değil ve zombi ile karakterize olan irade ve hafıza eksikliği ile tanımlanmaları muhtemeldir” diye açıklıyor durumu.

Bir diğer vaka raporunda ölü olduğu iddiası ve çürüyen et gibi koktuğu şikayetiyle gelen ve morga kaldırılmak isteyen 53 yaşındaki bir kadından bahsedilmektedir. Benzer bir başka vakada 65 yaşındaki adamın organlarının çalışmayı durdurdurğunu ve yaşadığı evin bile parçalanmaya başladığını iddia ettiği rapor edilmiş. Bir noktadan sonra adam hayatına son vermek istemiş ve intihar notuna “kasabalılara kansere yakalanmalarına sebep olabilecek ölümcül bir enfeksiyon yayma korkusuyla kendisini öldürmek istediğini” yazmıştı. Bu vakalar psikiyatrik bir hastalık olan Cotard sendromunu işaret ediyordu. Bu hastalık insanların zombi gibi davranmasına, ölü oldukları ya da çürüdükleri yanılgısına kapılmalarına sebep olabiliyor.

Kontrol edilebilen kölelerin, yıllar sonra esrarengiz çıkışlar yapan veya patalojik durumlar sonucu ölü olduğuna inanan insanların dışında hiç mi kurgularda bizi korkutmak için var olan vahşi yaratıkların benzerleri yok. Olmaz mı? Bazılarının sebepleri tam olarak tespit edilememiş olsa da ne yazık ki kan dondurucu zombi-vari vahşet hikayeleri gerçek hayatta da var.

Ağustos 2016’da 19 yaşındaki bir üniversite öğrencisi Austin Harrouf, ailesiyle gittiği bir restoranı servisin yavaş olması sebebiyle öfkeyle terk etmesinin ardından Michelle Mischon ve John Stevens III çiftinin yemek yediği garaja girdi. Harrouf, sebepsizce çifti öldürene kadar bıçakladı. Komşulardan biri 911’i arayıp araya girimeye çalıştı ancak saldırgan tarafından o da bıçaklandı.

Polis geldiğinde Harrouf’u çıplak bir halde çiftin etini kopararak yerken buldu. Harrouf aynı zamanda hırlıyor, homurdanıyor ve hayvan sesleri çıkartıyordu. Ne şok tabancaları ne de polis köpekleri Harrouf’u çiftten uzaklaştıramamıştı ve en sonunda polis güç kullanarak adamı cesetlerden uzaklaştırabilmişlerdi.

İlginç olansa bu garip cinayetten önce Harrouf’un örnek bir öğrenci olmasıydı. Ailesine akşam yemeğine katılmadan önce bir çeşit kardeşlik grubuyla takıldığı bildirildi ancak toksikoloji raporu temiz çıktı. Sentetik ilaçlar için yapılan testler bir sonuca bağlanamadı. Yetkililer Harrouf’un flakka ya da banyo tuzu gibi maddelere özgü diğer karakteristik semptomları göstermediğini bildirdi.

Miami’de Rudy Eugene çıplak bir halde evsiz bir adam Ronald Poppo’ya saldırdı ve adamın yüzünün yaklaşık yüzde seksenini yedi. Polis olay yerine geldiğinde saldırgan Eugene’i durdurabilmek için ateş açtı. Eugene, düşene kadar vücudunun dayanabileceğinden çok daha fazla mermi almıştı.

Başlangıçta Eugene’in banyo tuzu ya da PCP kullanmış olabileceği düşünüldü ancak toksikoloji raporu sadece az bir miktar esrar kullanmış olduğunu ortaya çıkardı ve zombi-vari saldırısının nedeni ise bir gizem olarak kaldı.

Uyuşturucu Maddeler

Bu tarz vakalarda şüphelenilen uyuşturucu maddeler hakkında biraz bilgi edinelim şimdide.

Belki de en meşhur zombi tozu olan banyo tuzu, namı diğer flakka ile başlayalım. Banyo tuzu (Alfa-pvp) adının çağrıştırdığının aksine bir temizlik malzemesi değil tehlikeli bir sentetik uyuşturucudur. Bu halüsinojenik madde, vücudun uyarılmasında rol oynayan dopamin ve norepinefrin gibi sinirsel iletimden sorumlu kimyasalların geri alımını engelleyerek (norepinefrin-dopamin geri alım inhibisyonu) merkezi sinir sistemini ciddi şekilde uyarır.

Banyo tuzunun içeriğindeki maddelerden biri olan metilendioksipirovaleron (MDPV), uyarıcı bir madde olan amfetamine oldukça bezer yapıdaki katinon alkaloidleriyle aynı sınıftan bir kimyasaldır.  MDPV, tıbbi kullanımı yasaklanmış uyarıcı maddeler grubundan metilendioksimettamfetamin (MDMA) ile yapısal olarak benzerdir. 

Banyo tuzu ağızdan alındığında 1,5 saat içinde en yüksek emilime ulaşır ve etkisi 3-4 saat kadar sürer ve hızlı bir şekilde kesilir. Toplam etkisi ise 8 saat ya da daha fazla sürebilir. Burundan çekmek ya da enjeksiyon yöntemiyle almak oldukça tehlikelidir.

Kullanım sonrası öfori, aşırı uyanıklık hali, halüsinasyon, konuşkanlık ve acelecilik gibi etkiler gözlenebilir. Akut yan etkileri kalp atışında hızlanma, göğüs ağrısı, yüksek kan basıncı, vücut sıcaklığında artış, aşırı terleme, göz bebeklerinde büyüme, damarlarda daralma, iştah kaybı, kas spazmları ve nöbetleri kapsamaktadır. Daha yüksek dozlarda ise ciddi panik atak, psikoz, paranoya, kafa karışıklığı, uykusuzluk, sinirlilik ve şiddet içeren davranışlar gözlenir.

Banyo tuzlarının yüksek bağımlılık potansiyeli olduğu kanıtlanmıştır ve direnç gelişimi halinde her seferinde daha yüksek doza ihtiyaç duyulabilir.

Uzmanlar Flakka (banyo tuzu) kullanıcılarının süperinsan gücünde olduklarına dair güçlü bir inanç geliştirdiklerini söylüyor. Kullanıcılar adrenalinle gelen bir güce sahip olup dört-beş polis memuruna direnebilirler. Vakalardan birinde Stephanie isimli bir kadın ilk flakka deneyimini “Sadece suyun altında olduğumu ve su altında nefes alabileceğimi hissettiğimi hatırlıyorum,” şeklinde aktarıyor. Nasıl sudan çıktığını ya da hastaye nasıl ulaştığını hatılamıyordu.  Başka bir tanesinde 17 yaşındaki bir kız yabancı birinin evinin penceresinden atlıyor. Kendi kanıyla kaplanmış ve sürekli “Ben Tanrıyım” ve “Ben şeytanım” diye bağırıyordu. Uyuşturucunun etkisindeki bireyler kontrol altına alınıp acil tıbbi müdahale görmezlerse ölebilirler.

Phencyclidine (PCP) diğer adıyla melek tozu, insan algısını bozan bir halüsinojendir. 1950’lerde damar yoluyla kullanılan bir anestetikken tehlikeli nörotoksik etkileri nedeniyle kullanımdan kaldırıldı. PCP kullananlarda uzuvlarında hissizlik, geveleyerek konuşma, kordinasyon bozuklukları, güç ve yenilmezlik duygusu gibi etkiler ortaya çıkar. Boş boş bakma, hızlı ve istemsiz göz hareketleri, abartılı yürüyüş şekli ilacın gözlemlenebilen diğer etkileridi. Bunların yanında halüsinasyon, paranoya, görmede bozukluk, ruhsal bozukluklar, şiddete yönelim, psikoz ve unutkanlıkta gözlenebilir. Daha yüksek dozlarda ise intiharlar gerçekleşebilir.

PCP kullanımıyla ilgili vakalar maddenin tehlikesini gözler önüne seriyor.  Chevonne Thomas, 2012’de, 2 yaşındaki oğlunu başını kesip dondurucuya koymuş. 911’i arayıp itirafta bulunduktan sonra kendini boyunundan bıçaklayarak ölmüş. Thomas’ın daha önce PCP kullandığı için çocuğunu velayeti kaybettiği biliniyor. Angelo Mendoza, 2009’da, PCP etkisi altındayken 4 yaşındaki oğlunun sol gözünü yemiş. PCP kullanımı sonrası 29 yaşındaki bir adam işitsel bir halüsinasyon sonucu kendi kolunu bir tehlike olarak algılayarak ceza verme amacıyla neredeyse kemiğine kadar ısırmış ve bunu yaparken hiçbir rahatsızlık hissetmemiş.

Desomorfin diğer adıyla krokodil, kodein türevi bir maddedir. Yatıştırıcı ve ağrı kesici etkilerinin yanında yüksek derecede bağımlılık yapıcı özellikleri vardır. Bu maddeyi damara enjeksiyon yoluyla kullananlar ciddi cilt ülserleri, enfeksiyonlar ve kangren geliştirebilir. Gri-yeşil renge dönen cilt timsahı (crocodile) anımsattığı için krokodil adını almıştır.

Tıbbi vaka raporları, enjeksiyon bölgesinde kemiğe kadar çürüyen cilt problemleri tanımlamıştır. Ülser ve cilt enfeksiyonları kişinin dişetine ulaştığında çene kemiği yıkımına sebep olabilir. Ağız bölgesinde enfeksiyon olan pek çok kişi dokuların ve çene kemiğinin bazı parçalarının kesilip alınmasını gerektiren ameliyatlara ihtiyaç duyabilir. Yani kısacası krokodil insanları yaşarken çürüten bir enfeksiyona sebep oluyor.


Gördüğünüz üzere bir insanı hayatta ve haraket halinde görünmesine rağmen neredeyse bilinçsiz hale sokabilecek pek çok yöntem var. Bunun yanında kişinin saldırganlaşmasına ve çiğ insan eti bile yemesine sebep olabilecek kimyasallarda var. Zombi senaryolarını daha da korkunç hale getirende bu kadar gerçekçi olması değil mi zaten. Hoş bir senaryo olmadığının farkındayım ancak bahsettiğim birkaç uyuşturucu maddesinin etkisini taklit edebilen genetik materyale sahip bir virüs türünün üretilmesi durumunda bir zombi istilasının gerçkeleşmesi iştenbile değil. Bu durumda virüsün ihtiyaç duyacağı tek şey üzerinde yaşayacağı canlı bir organizma… Sonrasında nasıl yayılabileceğini hepimiz covid-19 sürecinde zaten gördük.

Virüssüz, hastalıksız ve güvenli günler dilerim.



Yorumlar